21 Mayıs Çerkes Sürgünü

Çerkes sürgünü, 1864 yılında Rusya'nın Kafkasya'da tam kontrolü ele geçirmesiyle başladı. Çerkesler, Rus İmparatorluğu'nun bölgedeki askeri operasyonları ve nüfuzunu artırma çabalarıyla mücadele ettiler ancak Rusya'nın üstünlüğü karşısında direnemeyince, Osmanlı İmparatorluğu'na sığınmak zorunda kaldılar. Osmanlı İmparatorluğu, Çerkeslerin sığınmasını kabul etti ancak onları yerleştirdiği bölgelerde kötü şartlar altında yaşamalarına neden oldu. 1860'ların sonlarında, Osmanlı İmparatorluğu'nun topraklarında yaşayan Çerkeslerin zorla göç ettirilmeleri de başladı.

Çerkes sürgünü, 1864-1867 yılları arasında gerçekleşti ve yaklaşık 1,5 milyon Çerkes'in yaşadığı Kafkasya'dan 500.000 ila 700.000 arasında insanın ölümüne yol açtı. Sürgün sırasında, yolculuk koşulları ve yaşanan çatışmalar nedeniyle binlerce insan hayatını kaybetti. Bazı kaynaklar, sürgün sırasında ölenlerin sayısının daha da yüksek olduğunu tahmin ediyor.

Sürgünde, Çerkeslerin bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu'nun batısındaki bölgelere gönderildi. Bu bölgeler, o dönemde savaşlar ve çatışmalar nedeniyle zaten nüfus yoğunluğu yüksek olan yerlerdi. Sürgün sırasında, Çerkes aileleri ve toplulukları parçalandı ve bir arada yaşamaları zorlaştı. Ayrıca, Çerkeslerin ana dili olan Çerkesçe, sürgünden sonra kullanımı azalmıştır.

Sürgün sonrasında, Çerkeslerin toplumsal yapısı ve kültürü büyük ölçüde etkilendi. Çerkesler, sürgünden sonra köklü bir değişim yaşadılar ve geleneksel toplumsal yapıları, özellikle aile yapısı ve sosyal dokusu bozuldu. Ayrıca, sürgün sonrasında, Çerkes halkı için çok önemli olan at, sığır ve tarım toprakları gibi maddi kaynakları kaybettiler.

Sürgün sonrası, Çerkeslerin dünya genelindeki diasporası oluştu. Günümüzde, dünya genelinde yaşayan yaklaşık 5 milyon Çerkes'in büyük bir kısmı, sürgün nedeniyle köklerini kaybetti. Ancak, Çerkesler hala kültürlerini, geleneklerini ve dillerini korumaya çalışmaktadır. Sürgünün yarattığı acıların ve kayıpların hatırlanması, Çerkesler için önemli bir tarih ve kimlik unsuru olarak kalmaktadır. Sürgün, Çerkes halkı arasında, dayanışma, mücadele ve direniş ruhunu da pekiştirmiştir.

Sürgün sonrasında, Çerkeslerin yaşadığı bölgelerde, Çerkes kültürü ve gelenekleriyle ilgili yasaklamalar yapıldı. Çerkeslerin ana dili olan Çerkesçe, Rusya'da yasaklandı ve Çerkes kültürü bastırılmaya çalışıldı. Ancak, Çerkes halkı, kültürlerini korumak için mücadele etti ve sürgünden sonra diaspora oluştuğunda, kültürel miraslarını ve dillerini koruma çabalarına devam ettiler.

Bugün, Çerkes halkı, sürgünün acılarını hatırlamak ve tarihi miraslarını korumak için birçok etkinlik ve çalışma yürütmektedir. Sürgün, Çerkeslerin kimliklerinin önemli bir parçasıdır ve tarihte yaşanan zulümlerin hatırlanması ve unutulmaması için önemli bir hatırlatıcıdır. Ayrıca, sürgün, tarihi bir adaletsizlik olarak kabul edilerek, hükümetlerin Çerkes halkına yönelik özürlerini talep etmek için bir referans olarak da kullanılmaktadır.

Sonuç olarak, Çerkes sürgünü, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında yaşanan zorunlu göç hareketidir. Sürgün, Çerkeslerin köklerini bırakıp, yurtlarından uzaklaşmalarına ve zor şartlarda yaşamalarına neden oldu. Ancak, sürgün aynı zamanda Çerkes halkının dayanışma, mücadele ve direniş ruhunu pekiştirdi ve kültürlerini koruma çabalarına ilham verdi.


Galeri