31. Yılında Hocalı Katliamı ve Düşündürdükleri
İran, Türklerle Ermenilerin birlikte yaşadıkları Karabağ Hanlığı’nı 1812 yılında imzaladığı Gülistan Antlaşması ile Rusya’ya bıraktı. Ruslar uyguladıkları iskân politikasıyla Karabağ’da demografik yapıyı Ermeniler lehine değiştirmeye çalıştılar. Bu nedenle özellikle 19. yüzyıl sonları ile 20. yüzyıl başlarında bölgede ciddi etnik çatışmalar yaşandı. Bolşevik İhtilali’nden sonra Rusya’da başlayan iç savaş boyunca Karabağ’da da hâkimiyet mücadelesi sürdü. İç savaş neticesinde ülkede kontrolü sağlayan Sovyetler Birliği (SSCB) döneminde yapılan idari düzenlemeler kapsamında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi Azerbaycan’a bağlandı ve çatışmalar durdu.
Sovyetler’in etkili idaresi altında uzun yıllar dondurulan Karabağ sorunu, dağılma süreciyle birlikte tekrar gün yüzüne çıktı. 1980’lerin sonlarından itibaren Ermenistan, Karabağ coğrafyasının kendisine ait olduğunu ileri sürerek Azerbaycan topraklarına yönelik saldırılara başladı. Diğer yandan Ermeni temsilcileri, Karabağ bölgesinin doğrudan Ermenistan’a bağlanması için Sovyetler Birliği yetkilileri nezdinde temaslarda bulundular.
Dağılma sürecinde Sovyetler Birliği, Azerbaycan toprakları içerisinde özerk statüde bulunan Karabağ’da kontrolü sağlayamaz hâle geldi. Özellikle 1987 yılından itibaren Ermenilerin, Azerbaycan Türklerine yönelik saldırıları yoğunlaştı. Bu durumda Karabağ’da yaşayan Türkler Bakü ve Sumgayıt gibi şehirlere göç etmek zorunda kaldılar.
1988 yılı başlarında Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi yönetimi, Ermenistan’la birleşme kararı aldığını ilân etti. Sovyet yönetimi bu kararı, her iki halkın menfaatlerine ters olarak gördüğü için reddettiğini açıklasa da, Ermenistan yanlısı politikalar izlemekteydi. Ne yazık ki, Sovyetler, Ermenistan’ın bölgedeki saldırılarını engelleyici bir tavır sergilememekte, Türklerin bölgeden zorla göç ettirilmesine sessiz kalmaktaydı.
Karabağ’da gerginlikler devam ederken SSCB’de dağılma süreci hız kazandı. Bu süreçte bağımsızlığını elde etmek isteyen Azerbaycan’da başlayan protesto ve gösteriler, SSCB ile gerginlikleri daha da artırdı. 20 Ocak 1990 tarihinde Kızıl Ordu, Azerbaycan’da bir süredir devam eden gösteri ve protestolara müdahalede bulunma gerekçesiyle Bakü’ye saldırdı. “Kanlı Yanvar Olayları” olarak bilinen bu hadiseler esnasında 137 sivil katledilirken, 744 kişi yaralandı. 400’ten fazla kişi de gözaltına alındı. Bu müdahale Karabağ sorununun Moskova aracılığıyla çözülemeyeceğini de gösterdi.
1991 yılı içerisinde Güney Kafkasya’da Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan resmen bağımsızlıklarını ilân ettiler. Azerbaycan’ın bağımsızlığını ilân etmesi sonrasında Karabağ bölgesindeki Ermeni saldırıları daha da şiddetlendi. Bu süreçte Rusya’nın, Karabağ konusunda Ermenistan yanlısı bir siyaset takip ettiği gayet açık bir şekilde gözlemleniyordu.
Bağımsız Azerbaycan, tabii olarak Karabağ’ın kendi idaresi altında varlığını sürdürmesini istemekteydi. Ancak Ermenistan buna karşı çıkarak askerî saldırılarını artırdı ve Karabağ’ı ele geçirmek istedi. Bu saldırılar 1992 yılı başlarından itibaren daha da şiddetlendi ve sivil halkı da hedef almaya başladı. Korku ve gözdağı ile Türklerin bölgeden göçünü sağlamak isteyen Ermenistan’ın insanlık dışı eylemleri Karabağ bölgesinde havaalanına sahip tek bölge olan ve stratejik açıdan önemli bir noktada bulunan Hocalı’ya yapılan saldırı ile doruğa ulaştı.
1992 yılının 25 Şubat’ını 26 Şubat’a bağlayan gece, Hocalı yakınlarındaki Hankendi şehrinde bulunan Rus 366. motorize gücünün de desteği ile Ermeni silahlı birlikleri Hocalı’ya saldırdılar. Saldırıda 83 çocuk, 106 kadın ve 70’den fazlası yaşlı olmak üzere toplam 613 Azerbaycan Türkü şehit edildi. Tamamı sivillerden oluşan ahaliye yönelik bilinçli ve sistemli saldırılarla yüzlerce kişi esir alındı, birçok kişi kayboldu. Çocuk, kadın ve yaşlılara yönelik vahşi saldırı, Karabağ’ın Ermenistan tarafından işgalinin belirgin bir ayağını oluşturdu.
Hocalı’da yaşananlar Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin 22 Nisan 2010 tarihli kararında “savaş suçu veya insanlık aleyhine işlenen suçlarla eşdeğer bir suç” olarak değerlendirildi. Bugüne kadar 15 ülke parlamentosu ile ABD’deki 16 Eyalet Meclisi, Hocalı’da yaşananları kınayan ve bunun insanlık dışı bir suç ve soykırım örneği olduğunu kabul eden kararlar aldı.